9 Şubat 2019 Cumartesi

Aile Sevgi ve Özgürlük

Her insanın içinde istek ve idealleri ile ilgili düşünceleri vardır. Bazen günlük yaşantının periyodik rutinlerine kendimizi o kadar alıştırırız ki bu fikirler bizden uzaklaşabilir. Fiilen zaman ayırmak mümkün olmadığında bile bu istek ve idealleri kaybetmeyecek kadar canlı tutmak önemlidir. Fırsatını bulduğumuzda hayata geçirmek için buna ihtiyacımız vardır. Bir anne-babanın yeni doğan çocuklarına gözü gibi bakmaları ona karşı yıllarca sorumluluklarını yerine getirmeleri zor, meşakkatli ulvi bir görevdir. Allah bu görevi yerine getirebilecek gücü ”sevgi” ile vermiştir. Diğer yandan ebeveynlerin çocuğunu kendi geliştirdiği baskılayıcı yöntemle veya üzerine titreyerek büyütmesi çocuğun kimlik gelişimini olumsuz etkileyecektir. Doğru kullanılan bir sevgi kendimiz ve sevdiklerimiz için gerekli zamanı ve enerjiyi sağlayacaktır. Bir kişiyi etkiniz altına alma arzusuyla dengelenen parazit duygular gerçek sevgi değildir. “Onsuz yapamam” tarzı bir sevgi de bu türdendir. Gerçek sevgi saygı ile içiçedir. Onu bir kalıba sokmaya çalışmamaktır. Kendi olmasına engel olabilecek tavır ve tepki göstermemektir. Ebeveynlerin çocuklarını bu şekilde sever ve yetişmelerine destek olursa kendileri için de zaman ve enerji bulabilir. Kainatta her şey denge üzerine kuruludur. Bencillik de kendini unutacak kadar fedakar olmak da doğru değildir. Allah her insanın içine doğrunun tohumlarını ekmiştir. İyi bir niyetle her biri yeşererek klavuzluk etmeye hazırdırlar.

1 Mayıs 2013 Çarşamba

30 Nisan 2013 ve bir Piknik

İnsanın içinden geçenleri kağıda dökmesi kendisini anlayıp çözümlemede hatta tanımada önemli rol oynayabiliyor. Bu çerçevede bugün yaşadığım travmatik olayı kendime açmak istiyorum. Mesele müdür beyin okul saatinde öğrencileri (23 kişi) pikniğe götürmekten bir güzel kalaylaması fırçalaması vesaire. Kendimi çok kötü hissettiğim nadir olaylardan biridir. Evet böyle bir durum ahlaki sosyal ve vicdani olarak sorgulanabilir. Ders saatinde neden öğrencileri pikniğe götürür bir öğretmen. Esasen benim böyle bir fikrim yoktu. Diğer öğretmen arkadaş yarım gün olan okuldan öğleden sonra gidelim hafta sonu kalabalık olur dedi. öyle karar aldık ama bu sefer öğrenciler okul çıkışı geç olur diyerek o günü devamsızlık yapmak istediler. Buraya kadar öğrencileri olumsuz yönlendirdiğimiz, okula devamsızlık yapmaları konusunda teşvik ettiğimiz söylenebilir. Peki bu durum vicdana etiğe sorumluluk bilincine ne derece muhaliftir? Bir endüstri meslek lisesinde bilgisayar bölümüne giden osym sınavlarında çok iddiaları olmayan, mevcut eğitim sistemi içindeki bu öğrenciler yarım günlük devamsızlık ile kendi istekleri ile yaptıkları bu davranışla ne kaybettiler!? Cevabı ne olursa olsun o sözleri hakettiğimi düşünmüyorum. Kırgınım ve geçeceğini de sanmıyorum.

23 Kasım 2010 Salı

Yıllar sonra yeniden!

Son günlük yazalı 2 seneyi geçmiş. Zaman ne çabuk geçiyor. Son yazdığım günlüklerin de zaman üzerine olmasını kanımca ilginç bir durum olarak değerlendiriyorum. Bir zamanlar gün aşırı yazdığım günlüğe epeyce bir vakit vefasızlık yapmışım. Peki ne oldu bu 2 senede diye bir muhasebe içine girsem sanırım hatalar, güzellikler, üzüntüler, mutluluklar, alınan kararlar başlıkları altında her biri ayrı konu olabilecek uzun paragraflar çıkar ortaya.
İnsan nisyanla maluldur. Unutuyoruz. Yaşadıklarımızı, hatalarımızı... üzüntülerimizi, acılarımızı... Unutmamız gerekenleri unutup hatırlamamız gerekenleri unutmamayı diliyorum Rabbi'mden. Ve bundan sonrası için de herşeyin hayırlı olmasını...

30 Ekim 2008 Perşembe

Zaman değişkendir :) Zaman hayattır ...

Sürekli aynı yemeği yiyemediğimiz gibi sürekli mutlu da olamıyoruz. Biraz garip bir benzetme ama sürekli mutluluk sıkıcı olurdu sanırım :) Yakın arkadaş çevremce takıntı haline getirdiğimiz ve halen muhabbetini ettiğimiz Matrix filminde insanlara sanal bir hayat ortamı sağlayan makine şunu diyordu: "İlk tasarladığımız matrix ortamında insanlara mükemmel bir hayat sunduk, hiç sorunsuz, dertsiz... Fakat insan beyni bunu kabullenmedi ve sistem kısa süre sonra çoktü. Biz de gerçek dünyanızda olduğu gibi sorunlar, sıkıntılar içeren bir matrix'i yeniden tasarladık"
...
Diğer bir ifadeyle zamanın bize sunduklarını iyi değerlendirmeli, eğer mutluysak bunun tadını çıkarmalı, gerisini yine zamana bırakmalı...

20 Ekim 2008 Pazartesi

Zaman İlaçtır

Yaklaşık bir sene... Zihnimi bulandıran, hataya meyilli, zaman zaman içimi daraltan sıkan bir süreçten bahsediyorum. Biraz kendim, biraz dış etkenlerle girdiğim bu "musibet" diyebileceğim takıntıdan nihayet kurtulduğumu sanıyorum. Şükürler olsun... İnsan yaşlandıkça değil yaşadıkça öğreniyor belli şeyleri ya da pişiyor, yetişiyor.
Kendi isteğimin katkısı olmasa bu kadar takmazdım, zira başa gelen çekilir. Herşeyin hayırlısı... İyi olur inşallah herşey...

14 Ekim 2008 Salı

Burası Günlüktü Dimi :)

Son yazdığım günlüğe bakılırsa yaklaşık iki buçuk aydır uzak kalmışım buralardan. Bu geçen zaman zarfında neler oldu şöyle bir hafızamı yoklayacak olursam;
İstanbul'a yeğenimin sünnetine gittim ve aynı zamanda akraba ziyaretleri güzel oldu. Ayrıca bir yaşıma daha girdim, yani doğum günü geldi geçti bu arada, eski arkadaşlarla birkaç günlük Çeşme macerası :), ardından evde küçük (!) bir sorun, mübarek Ramazan ayını da idrak ettikten sonra bayram için anne babalara bayram ziyareti, dönüşümüz ve kaldığımız yerden devam etmemiz hayata... Ne kadar da hızlı geçiyor zaman... Bakalım zaman, kader karşımıza neler çıkaracak daha...

29 Temmuz 2008 Salı

Miraç

Beşer olarak çok uzun bir yolculuğun içindeyiz. Ve şu anki dünya hayatında geçen zaman çok kısa ve çok ehemmiyetli. "Dünya hayatı bir ağacın gölgesinde kısa bir uyku kadardır"
Bu uzun yolculuğun sonunda Miraç'a ulaşmak ümidiyle...
Kandiliniz mübarek olsun...