4 Haziran 2008 Çarşamba

Vuslatı Bekleyen (Bölüm 3)

Yedi yıldır tanışıyorlardı. Çok az rastlaşıyorlar, pek konuşmuyorlardı ama bakışlarda derin anlamları ikisi de farkediyordu.
İlk tanışmaları lise yıllarında olmuştu. Cengiz üniversite sınavına hazırlanırken ikinci sınıfa giden kuzeniyle aynı sırayı paylaşıyordu Funda. Babası memurdu ve ilçeye o sene gelmişlerdi.
Cengiz ilk gördüğü andan itibaren teneffüs aralarında çeşitli bahanelerle kuzeninin yanına gider, deniz mavisi gözlerine derin bakışlar fırlatırdı. Funda bu duruma kayıtsız kalmazdı fakat pembeleşen yüzünü utangaç tavrıyla başka yönlere çevirmeye çalışırdı zaman zaman. Selamlaşmaları çok kısa olsa da bakış ve mimiklerinden uzun kompozisyonlar çıkarıyordu ikisi de. Kuzeni Leyla bunu farketse de belli etmez başka şeylerle ilgileniyormuş gibi yapardı.
Üniversiteyi kazanmış 5 yıl İstanbul'da İngilizce Öğretmenliğini okumuş ve doğup büyüdüğü ilçede turizm rehberliğine başlamıştı. Funda ise çoğu zamanını evde geçiriyordu. İstemeye gelen talipliler olsa da elleri boş dönüyorlardı. Bir evin bir kızıydı ama bir gün elbet o da kuracaktı yuvasını.

Tatlı meltemlerin ağaç yapraklarına dans ettirdiği güzel bir bahar gününde kapıları çaldı. Funda'nın annesi açtı kapıyı:

-Leyla kızım hoşgeldin. Epeydir görünmüyordun.
-Menekşe teyzecim sağol, çalıştığım için çok vaktim olmuyor. Funda evde mi?
-Tabi kızım buyur gel.

Funda da heyecanlanmıştı Leyla'yı görünce. Gözleri parıldıyordu. Odaya geçtiler:

-Çok özlemişim seni, ne iyi ettin. Ee nasılsın?
-İyiyim. Belki daha da iyi olabilirim sayende
-Nasıl?

Tatlı bir gülümsemeyle çantasındaki zarfı çıkardı.

-Bunu okuyunca anlarsın. Bir kaç gün sonra tekrar gelirim. Şimdi çıkmam gerekiyor. Görüşürüz.

Tek bir şey soramadan çıkmıştı Leyla. Odasına çıkıp büyük bir heyecanla açtı zarfı ve içindeki mektubu:

"Kaç zamandır hasret rüzgarları esiyor vuslatı bekleyen kalbimde. El değmemiş duygularım, Sen'li hülyalarım hiç bir gün yalnız bırakmadı beni. Gurbette olduğum günlerde hep seni özledim. Fırsatını bulduğum her tatilde seni görme heyecanıyla geldim. Öğretmen olmayı çok istesem de senden uzak kalmak istemediğim için buradayım.
Eğer kabul edersen ömrün yollarını, sevinçleri, hüzünleri, hayatı seninle paylaşmak isterim. Hayır dersen saygıyla karşılarım. Gurbette yaşayan gönlümü sılaya alıncaya kadar küser belki hayata ama alışır buna da.

Cengiz Atak"


Çok şaşkındı. Bir evlilik teklifiydi resmen bu. Tarif edilmez bir heyecan içindeydi. Elindeki mektubu yavaşça indirirken pencereye dikti gözlerini. Güzel bahçelerindeki güller gönlünde de açmıştı.

Hiç yorum yok: