28 Mayıs 2008 Çarşamba

Umudunu Yitirme


Şehir gündüzün ahenkli görüntüsünü geride bırakmış, insan ve araç uğultularına dalga sesleri eşlik ediyordu bu gecede. Yıldızlar bir başka parıldıyordu sanki. Sahile 200 metre uzaklığındaki evinden henüz çıkmış, iç dünyasının mahzenlerinde saklı bıraktığı hülyaların etkisine kaptırmıştı kendini. İçi içine sığmıyor, kalbi bir kuşun kanat çırpınışlarını andırıyordu. Nasıl olmasın ki! Ömrü boyunca ilk defa bu coşkuyu yaşayacaktı. Müthiş bir duyguydu bu. Sadece Cengiz değil tüm ilçe halkı yarım saat sonra başlayacak olan Türkiye-İtalya Avrupa şampiyonası final maçını izleyecekti. Dolunay bile futbol topu gibiydi Cengiz'in gözünde. Tarihinde ilk defa final oynayacak olan Türkiye A Milli Futbol takımı ülkeyi karanlık çıkmazlara sokmak isteyenlerin gerdiği ortamı yumuşatmış, moral dopingi oluşturmuşlardı. Tüm dualar onlar içindi. Manevi desteği hissettikleri yüzlerindeki ifadelerden belliydi futbolcuların.
Maç bitmiş şehir karnaval havasına girmişti. Avrupa şampiyonuydu Türkiye. Cengiz de kalabalığa bıraktı kendini. Funda'yı gördü. Maç heyecanı ilan-ı aşk planlarını erteletmişti. Acaba maç sırasında bulup onu söyleseydi bu önemli maçtan daha önemli olduğunu hissettirir miydi Funda'ya. Yaşanan coşkuya bıraktı kendini. Gülen eğlenen insanları, dolunayı, yıldızları seyretti. Mutlu olmasını engelleyecek bir ihtimalin içine sokmak istemedi kendini. Planlarını daha uygun bir zamana erteleyerek geceyi mutlu bir şekilde tamamladı. Ümit etmek, umutla beklemek belki daha güzeldi...

7 yorum:

Geveze Kalem dedi ki...

Tam erkek kaleminden çıkmış bir yazı olmuş bu.:) Sen Funda'nın Cengiz için o anda neler düşündüğünü bilemezsin tabii. İstersen öyküyü Funda'nın ağzından bir de ben yazayım.

"Şehir gündüzün ahenkli görüntüsünü geride bırakmıştı. insan ve araç uğultularına dalga sesleri eşlik ediyordu o gece. Yıldızlar bir başka parıldıyordu sanki. Sahile 200 metre uzaklıktaki evimden henüz çıkmış, iç dünyamın mahzenlerinde saklı bıraktığım hülyalarımın etkisine kaptırmıştım kendimi. İçim içime sığmıyor, kalbim kuş gibi kanat çırpıyordu. Nasıl olmasındı ki! Ömrüm boyunca ilk defa böyle bir şey yapacaktım; yarım saat sonra başlayacak olan Türkiye-İtalya maçını izlemek üzere bir cafeye giden Cengiz'i, tam bitişiğindeki cafenin bahçesinden gizlice takip edecek, maç bitiminde karşısına çıkarak o dolunay gecesini romantizm gecesine dönüştürme plânlarımı uygulayacaktım. Sokaklarda herkes akşamki maçı bekliyordu coşkuyla. Avrupa Şampiyonası final maçı mı neymiş, bilmiyordum, önemsemiyordum. Benim için önemli olan onunla aylardır hayalini kurduğum başlangıcı yapabilmekti. Dudaklarından bana olan aşkının döküldüğünü duyabilmekti.
Maç sona erdi, Türkiye kazanmıştı. Ama ben kaybetmiştim.
Beni görmüş ancak uzaktan bir gülümsemeyle selam verip, yoluna devam etmişti. Kendini maç sonucuna o kadar kaptırmıştı ki, gözyüzünü aşka boyayan pırıl pırıl dolunayı bile futbol topu gibi görüyor olmalıydı.
Hata etmiştim, o gün oraya asla gitmemeli, Cengiz'i görmemeliydim. Tüm hayallerim yıkılmıştı.Bu adımı Cengiz'den bekleyip, kendim atmamalıydım. Hayallerle yaşamayı sürdürmeliydim. Ümit etmek, umutla beklemek daha güzeldi..."

nt dedi ki...

Çok güzel değiştirmişsin. Kendi yazımı retuşlanmış, süslenmiş, güzelleştirilmiş olarak gördüm. Fakat bendeki Cengiz'le sendeki Cengiz farklı karakterlerde :)

Geveze Kalem dedi ki...

Ah bu erkek bakış açısı... Hâlâ benim Cengiz'im farklı diyor.:) Cengizler aynı, farklı olan düşünce yapısı.;-)
Ben bunu yazarken çok eğlendim, başka denemeler de yapalım. Hatta öykü atölyesinde yayınlayalım.:))

Göz dedi ki...

Muhteşem!
Erkeklerle kadınların farklı gezegenlerden geldiğinin yazılı kanıtı olmuş bu iki metin:)

Gevezecim nolur yapalım bunu, çok eğlenceli duruyor!

Derin Sularda dedi ki...

Biraz geç farkettim ama gerçekten çok değişik hoş bir karşılaştırma olmuş ;)
Bu arada aramıza hoş geldin NT.

Ebru Oğuş dedi ki...

son zamanlarda en keyifli okuduğum yazı ve de yorumlar. her iki hikayede çok iyi, ve bana kalırsa da ikisinin de cengiz'i aynı (sema'ya katılmadan edemedim burada)..
deneme çok iyi, devam etmeli:-)

[ fiкяiмiи iиcє güℓü ] dedi ki...

Zavallı Funda.:( Cengiz, hala aynı Cengiz olduğunun farkına ne zaman varır bilinmez.:) Lakin böyle iki taraflı düşünmek çok hoş olmuş. Mars-Venüs ayrı gezegenler ama, aynı evrenin içinde, binyıllardır var olmayı başarmış ve başaracak.:) Harika bir fikir. Bunun devamını getirmek lazım.:)